21 Ağustos 2017 Pazartesi

Ordaydım.... Stonehenge....

Ordaydım...

Stonehenge....


Eski harabelere olan hayranlığım, bitmek tükenmek bilmeyen isteğim beni yıllardır görmek istedğim Stonehenge götürdü.



O muhteşem taşları binlerce yıl önce nasıl yapmışlar, neden yapmışlar, kime yapmışlar bilinmiyor ve o taşların sırrı birtürlü çözülmüyor.

Teknolojinin okadar ilerlemesi bilene birçok sorulara aydınlık getiremiyor. Her neyse o bilim adamlarının işi bizim değil.

Londraya gelmişken Stonehenge gitmeden olmaz diye düşünenlerdenim. Londdra şehir merkezinde kaldığım hotelde ve hotel çevresinde  çok sayıda tur organizatörleri sizi Stonehenge götürebilirler.

Hemen burada yine her blogta söylediklerimi tekrarlamak istiyorum. Mutlaka İngilzce öğrenin ve öyle yurt dışına çıkın gezmeye. Az da olsa derdinizi anlatacak kadar, yol soracak ve anlayacak kadar İngilizce öğrenin. Tabiki başka yabancı dilde bilseniz iyidir. Günümüzde yabancı dil bilmeden sadece anadilinizle biryere varamassınız. İllede yabancı dil ve özellikle İngilizce, şayet Amerika kıtasına giderseniz İngilizce yanısıra İspanyol ca da bilseniz çook iyi edersiniz...


Şahsen herhangi bir tur ile Stonehenge gitmeyi düşünmedim. Önce ki turlarda yaşamış olduğum nahoş durumlardan dolayı kendi başıma gitmek istedim.

Londra dan oraya nasıl gidilir diye önce İnternet ve sonra kaldığım otelden oraya gidenlerle konuştum. Bilgi edindim.

Waterloo istasyonuna gidip oradaki information ofisinden tekrar bilgi edindin ve bana hangi trenle gideceğimi ve sonra nasıl Stonehenge varacağımı tarif ettiler.



Tren ile birbucuk saat kadar sonra Salisbury tren istasyonuna vardım. Trenden indikten sonra istasyonda bilet satılan yere gidip oradaki görevliye Stonehenge nasıl gideblieceğimi sordum. Aslında oraya yürüyerek gitmek istediğimi belirttim. Satıs görevlisi bana güldü ve Stonehenge nin çook uzak olduğunu saatlerce yürümem gerektiğini belirtti.

İstasyon çıkışında hemen sağ tarafta otobüs turu bulunduğunu ve her saat başı Stonehenge otobüs kalktığını söyledi.

Otobüs durağına gittim ve yeşil bekleyen otobüs şöförüne sordum. Tren istasyonundaki görevlinin bana broşur verdiği halde bilgi edinmeme şaşırırca bakan şöför yinede beni bilgilendirdi.

Otobüsle gidiyorsunuz ve sizi Stonehenge özel ( shutle) geri getiriyor. Şöför istediğiniz zaman geri gelebilirsiniz akşam son sefere katılabilirsiniz diye beni sevindirdi.

Diğer turlar gibi onlarla gidip bir iki saat kalıp mecburu dönüş yapmak zorunda değilim. Bu çok hoşuma gitti.

Biletimi aldıktan sonra İki katlı otobüs ün üst katında yerimi aldım. Kısa şehir turundan sonra yem yeşil arasinler arasından Stonehenge doğru ilerledik. Yol tek gidiş tek geliş oluşundan bayağı heyecanlıydı. Sanki otobüs yollara sığmıyacak gibi geliyordu yabancı yolculara. Hele o ağaçlar tam otobüsün boyuna göre bicilmiş şekildeydiler.




İnişli çıkışlı yollardan epey gittikten sonra büyük bir oto park alanına geldik. Etraf yemyeşil Bir tarafta yüzlerce otomobil bir tarafta onca otobüsler park etmişler. Şöförümüzde obobüsü yol üzerindeki otobüs durağına çerek durdu ve her saat başı bir otobüs buradan Salisbury ye kalktığını istediğimiz zaman gelebileceğimizi söyledi. Burada bize alana giriş biletlerimiz verdi ve ilerideki kocaman bir binayı göstererek oraya gitmemizi söyled.  Bizde grup halinde yolumuzu tuttuk ve onun gösterdiği kocaman binaya doğru yürüdük. Biz giderken bazılarıda geri geliyordu. Binaya yaklaştığımızda yoğun insan kalabalığı gördük.


Bir tarafta kapalı açık kafede dışarda oturan insanlar ve hemen yanında giriş kapısında uzun kuyruklarda bekleyen insanlar. Giriş bileti almak için sıraya girmişler. Bizim biletimiz olduğu için sıra beklememize gerek yoktu ve hemen döner gişelerden içeri girdik. Arzu eden birçok dilde anlatım sunan aletleri alabiliyordu. Gerek görmedik ve doğru bizi taşların yanına götürcek olan özel aracın yanına gittik. Orada da uzun kuyruk oluşmuş sıra bekleniyordu. Küçük otobüs geldi ve insanlar içinden indikten sonra bizler bindik. On dakika dan fazla bulunduğumuz alandan uzakta araç durdu ve bize inerken dönüş yeri burası olduğunu araç yoksa beklememizi söyledi. Ve indikten sonra patika bir yoldan taşlara doğru yürüdük. Uzaklardan taşların tepesi göründü ve heyecanımız tavan yaptı. Bizden önce onlarca insan yolun kenarında toplanmış taşları izliyor ve ellerindeki fotoraf makinalarıyla resim çekiyorlardı. Gerçektende dehşet bir görüntü.

Nasılda sıralanmış o taşlar öyle nerden gelmişler kimler getirmişler diye merak ediyorduk. Birçok çeşitli söylentiler var konu hakkında heniz  hiç biri tam anlamıyla kanıtlanmış değil hepside varsayımdan ibaret.

Çember halinde dizilmiz taşlara yaklasamıyoruz. Sadece uzaktan seyrediyoruz ve bol bol resim çekiyoruz. Aslında o taşalar dokunmayı çok isterdim.  Stanhen -hanging stones- asılı taş anlamında demek. İnşa edildiği tarih tahminen günümüzden 5 bin yıl önceye dayanıyor.

Bu gizem dolu taşlar neden niçin oraya dikilmiş bilinmiyor. Sadece tahminler üretiliyor. Kimileri burasının dini törenlerde kullanıldığını savunurken kimileri güneş-uzay gözlemevi ya da güneş saati olarak kullanıldı deniyor. Hatta Ufo ların merkezi olduğunu bilene düşünenler oluyor. Herkez birşeyler söylesede Arkeologlar son araştırma ve bulgulara dayanarak İngilterenin en büyük mezarlığı olduğunu ve günümüzden 5 bin yıl öncesinden itibaren mezarlık olarak kullanıldığını söylüyorlar.  Stonehenge
17 si halen ayakta olan 30 taştan oluşan bir çember. Çemberi bölen ve yapının girişinde geçen eksen, yaz gündönümüne yani 21 haziran a doğru konumlandırlımş. Komşu İrlanda da aynı dönemlerde inşa edilen Newgrande Anıtı ise kış gündönümüneyani 21 Aralık a yöneltilmiş. Eski çağlardaki astronomi bilgisi şamanlıkla karışmış görünüyor.  Taşlara 20 metre uzaktan bakmak, dokunamamak en kötüsü.














Yaklaşık yirmi yıl kadar öncesine taşların arasına giriliyor ve dokunabiliniyormuş Malesef bu bazı kendini bilmeyen kişiler yüzünden yasaklanmış. Taşların arasına girip taşları oyarak parçacıklar koparmışlar, taşlara tırmanmaya çalışmışlar ve daha birçok hoş olmayan şeyler yapmışlar. Bu sebebten dolayı yetkililer taşların etrafından izlme mecburiyeti getirmişler. Gerçektende artık günümüzde taşlar yok olabilirdi. Herkes bir parçacık koparsa kazısa ne kötü olurdu.

Sadece özel izni olan arkeologlar ve yılın belirli dönemlerinde özellikle ekinoks zamanlarında bir derneğe bağlı yada gruba üye kişiler özel izin alarak halka açık ziyaret saatleri dışında çemberin içine kontrollü olarak girebiliyorlarmış.



Bazı söylentiler ise hastalara şifa olsun diye hastalar bu çemberin içine getiriliyor ve orada iyileştikleri görülüyormuş. Tabi bunlar sadece söylentiler. Araştırmacılar taşlar arasında mavi taş bulunduğunu açıklamışlar. Ender görünen ve bulunan bu mavi taşların enejileri daha fazla olduğu söyleniyor. Bunlar sadece duyumlar, gerçek tam anlamıyla ne olduğu bilinmiyor.

Herhangi bir gruba dahil olmadığım için taşların etrafında birkaç kere tur attım. Gerçektende çok heyecan verici bir olay. Bazen taşlara yaklaşıyorsunuz bazende uzaktan izliyorsunuz. Farklı acıdan resimler çekebiliyorsunuz. Kimseye bağımlı değilsiniz, istediğiniz kadar taşların etrafında tur atıyorsunuz. Hatta taşların etrafında turlarken aklıma Kabe etrafında da böyle dönülmek geldi. Orada da insanlar Kabe etrafında dönüyorlar. Çember etrafındaki patika yolda büyük levhalarda bilgi edinebiliyorsunuz. Hatta bazı yerlerde banklar var ve orada oturup taşları izleyebiliyorsunuz. Birkaç kez döndükten sonra bende oturdum. Yanımda iki İngilliz bayan gelip oturdular ve orada meditasyona başladılar. Tabi ne oldu ne gitti öğrenemedim. Uzun bir zaman gözleri kapalı halde ellerini açmışlar artık duamı edıyorlar meditasyonmu ediyorlar bilmiyorum. Bekledim sorayım dedim ama malesef beklemekle zaman harçayamayacağım için kalktım.

Çember yemyeşil bir alanda her yer çimenlik. Bazı insanlar yerlere oturmuş ve hem sohbet ediyorlar hem taşları uzaktan seyrediyorlar. Birkaç tur attıktan sonra oradan ayrıldım. Shutl ın olduğu durağa geldim ve benim gibi dönmek isteyenlerle beraber merkeze döndük.














Kocaman binaın içinde ki dükkanda alışveriş yaptım. Stonehenge dahil ne varsa orada satılıyordu. Yatak çarşaflarından tutunda yastık kılıflarına, tshirlere, kül tablalarına artık aklınıza ne gelirse stonehene taşları işlenmiş ürünler satılıyordu. Satış yeri yanında hemen harika bir müze yer alıyor. Mutlaka bu müzeye girmenizi tavsiye ederim zaten giriş biletinizde müze dahil.


















Duvardaki dev ekranlarda Stonehenge nin yapılımı ve mevsimlerin üzerinden geçmesi anlatılıyor. Yazın kışlın ve sıcak havalarda taşları hiç etkilemedği gösteriliyor. Geçmişten günümüzüe tüm bilimsel ayrıntılar bu müzede toplanmış ve ziyaretçilere sunuluyor.

Müze nin dışında eski tarihi köy evleri sergilenmiş. Fi tarihinde halkın oralarda yaşadığı anlatılıyor. Sanki Afrika nın herhangi bir köyündeymiş gibi kendinizi hissedebilirsiniz. Tabiki o kocaman Stonehenge taşın orijinal büyüklüğünde bir taş da gösteriliyor.
Müze etrafında ve köyde gezer bol bol resimler çektikten sonra kafeteriada dinlenebilirsiniz.





















Diğer resimler için tıkla: https://www.facebook.com/yasartan1/media_set?set=a.10155751600139090.1073742059.809604089&type=3

Sabah tan öğlen sonrasına kadar eğey zaman geçirdim Stonehenge ile ilgili birçok bilgiler edindikten sonra pakika yoldan otobüs durağına gittim ve şansıma hemen otobüs geldi. Birkaç yolcu dahil hep beraber Salisbury ye döndük. Tren istasyonuna değil Salisbury şehir merkezinde otobüsten indim ve bu şirin İngilis kasabasını gezdim.




Salisbury blog için tıklayın:









Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Ordaydım Hindistan

Ordaydım... Bu seferki yolumuz Hindistan. Çok göremek isteğim bir ülke değil aslında ama o Taj Mahal ı illede görmek istiyordum. Bu sefer ...